Nilüferce

Pazar, Temmuz 30, 2006

Dostluk

Peace ve Zehra okuyun bakalım :-)

İnsanın hayatında iş,para kadar sahip olduğu arkadaşlıklar ve dostluklarda çok önemlidir.Hayatınız için temeli ne kadar sağlam atmak isterseniz,dostluklarınızın temelinde de bu sağlamlığı görmek isterseniz. İş hayatının içerisinde olanlar bunu daha iyi bilirler.İş hayatı,okul hayatına, üniversite hayatına benzemez.Üniversitede arkadaşlarınızlarla sevincinizi,üzüntünüzü,yemeklerinizi pek çok şeyi paylaşırsınız.İyi ve kötü günlerinizde berabersinizdir.Geceniz gündüzünüz birdir bir anlamda arkadaşlarınız aileniz olmuştur artık.Ama iş hayatına girdiğinizde durum çok farklıdır.Rekabet denen kelime işin içine girer,yada okul yıllarındaki samimiyeti göremezsiniz insanlarda.Belki siz bu olaylarla karşılaşmamışsınızdır ama başka kurumlarda çalışan insanlarda da bu olayları görmek mümkündür.Bazen istisnalar kaideyi bozabilir mesela benim karşılaştığım güzel insanlar.Sağlam bir dostluğun temelini yaklaşık 5,6 yıl önce 6 aylık kısa bir projede çalışırken attık.Bir proje kapsamında işe alınan bizler arasında çok kısa bir sürede güzel bir dostluk oluştu.O kurumda çalışan kadrolu personeller kaç yıllık arkadaş olmasına karşın böyle bir dostluk oluşturamamışlardı ve her zaman siz bu kadar kısa sürede nasıl böyle bir dostluğa sahip oldunuz diye söylerlerdi.Sabah mesai saat 8:00 da başlayıp akşam 17:00 da biterdi ancak biz mesaiye son vermeyip evlerimize gitmez akşam 20:00-21:000’a kadar tekrar bir arada olurduk.Hafta sonları kahvaltıyı yapar yapmaz tekrar toplanır akşama kadar yine birlikteydik.Gece gündüz hep bir arada .Hiç kimsede bugün ben gelmiyorum demezdi.Biz hayatımızdan çok memnunduk ama ailelerimiz yeterrrrr artık demeye başladı.Sabah ,akşam,hafta sonu bu ne böyle diye söylenmeye başladılar.Ama nafile biz yinede hergün bir aradaydık.Ancak zaman su misali akıp geçti.6 ay nedir ki göz açıp kapancaya kadar geçiyor.Proje bitti ayrılık vakti geldi biz yine toplanıp bir araya gelebilirdik ama işyerindeki gibi sık bir arada olamayacaktık.Herkes farklı yerlerde çalışmaya başlayacaktı.Ancak biz hafta sonları tekrar bir araya toplanmaya devam ettik.Bir süre sonra arkadaşlardan biri evlendi ve Adapazarına yerleşti,biri İzmitte iş buldu,ben Düzce’de işe girdim sadece 1 arkadaş Bolu’da kaldı.Grup hep farklı illere dağılmıştı.Aradaki mesafe uzak değildi ancak sabah, akşam bir arada olan insanlar için bu mesafeler oldukça uzaktı ve bu dostluğun sağlam temellere dayanmasında en büyük katkıyı sağlayan ve bu grubu toplayan arkadaş evlenmişti.Hiç birşeyin eskisi gibi olmayacağını düşünüyorduk.Artık farklı illerde yaşayıp ,farklı arkadaşlarımız olacaktı.Mesafeler dostluğu etkiler miydi endişeliydik açıkçası.Ama hakkını kolay kolay ödeyemeyeceğim,bu dostlukta en büyük paya sahip Meral evlenmesine rağmen her şeyin eskisi gibi olacağını gösterdi bize.Her bayram bir aksilik olmadıkça Bolu’da toplanıp bir arada özlem gidiyoruz JBu kadar hüzünlenmek yeterli ( tabi bu ben ve arkadaşlarım için geçerli ) ve harika geçen hafta sonu mu anlatayım size.Özellikler peace ve Zehra ne yaptığımı merak ediyor.Peace bir an önce bu yazıyı yazmamı bekliyor ,ilk yorum ondan gelecekmiş :-) Hafta sonu Adapazarı ve Bolu’dan misafirlerim vardı.Evet grup arkadaşlarım Meral,Figen ve Meral’in sevimli ve çok akıllı oğlu ( maşallah) Kutalmış bize geldi.Nil Karaibrahimgil’in “Bütün Kızlar Toplandık” şarkısını söyleseydik yeriydi yani.Zaten mırıldandık :-) Herşey çok güzeldi ancak ortada bir sorun vardı annem evde yoktu ve gelenlere yemeği kim yapacaktı.Hadi be diyeceksiniz ama evde yemeği annem yaptığı için yemek yapmayı bilmiyorum açıkçası ( daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler yemek maceralarımı :) Hamur işlerinde pek sorun yaşamam o konuda idare ederim ama yemek konusunda ııııııııı.Bir şeyi ilk yaptığımda çok iyi olmasını isterim illa annemin ki kadar lezzetli olmalı.Bu mümkün mü kaç yıllık ev hanımıyla yarış edebilir miyim.Eğer onun ki kadar lezzetli olmadıysada üzülür ve kızarım kendime.Kötü bir huy aslında kim ilk seferde mükemmeliyeti başarmış ki :-) Konu nerden nereye geldi.O gün kafamda yapacağım menüyü tasarladım.Bana bakın sanki iyi bir aşçıymışım gibi yapmaya kalktıklarıma bakın.Çorba,bamya yemeği,taze fasulye,fırında köfte,pilav,pasta,yufka böreği ve kumpir.Menü listem buydu.Tasarı güzelde icraatta ne kadar başarılı olacağımı bilemiyordum açıkçası.Bu menüdeki bamya,fırında köfte,kumpiri,yufka böreği ( yeni bir tarifti) ilk defa deneyecektim.Cumartesi sabahı oldu hazırlıklarımın çoğunu bitirdim ve Adapazarı misafirim gelmişti.Kahvaltıda sıcacık, görüntüsü güzel bir yufka böreği vardı.Börekleri tatmaya başladık görüntü gerçekten güzeldi ama içindeki peynir oldukça tuzluydu ve kafayı yaracak kadar olmasada diş kırılacak gibi sertti börek :-) ( burası şaka tabi ki ) ,birazcık sert olmuştu ama sadece birazcık.O da kesin bu tarifi aldığım halamın kızının malzemeyi eksik yazdırmasından kaynaklanmıştır yoksa bende hiçbir hata yok. J.İlk denemede bu kadar olur ya :-) Daha sonra Bolu’dan gelen misafiri almak için yola koyulduk ve oradan Alabalık yemeğe gittik.Daha öncede gittiğim bu yer bu kadar uzak gelmemişti demek ki götüren arkadaşımız arabayı o kadar hızlı kullanmış.Yol bir türlü bitmek bilmedi.Meral söylenmeye başladı bir balık için değer mi bu yol.Ne bileyim Meral daha önce gittiğimde bana da bu kadar uzun gelmemişti bu yol.Demek ki sen arabayı çok yavaş kullandın :-) ( topu yine sana attım Meral ).Yemekler yendi biraz oturmaya fırsat kalmadan gidelim gidelim diye ağlama sesleri başladı ( bu ses Kutalmışa ait )Yola koyulduk tekrar ,aksilikler peşimizi bırakmayacak ya giderken sağlam olan yol dönüşte ,doğalgaz çalışması nedeniyle açılmıştı.İşin kötüsü ise başka dönüş yolunu bilmiyorduk hiçbirimiz, diğerleri zaten farklı ilden arabadaki biz 2 Düzceli ise başka yol bilmiyorduk.Eğer yanlış yola girersek Düzce’ye değil Düzce’nin köylerinden çıkma ihtimalimiz yüksek olacaktı.Sora sora Bağdat bulunur misali insan aramaya başladık ancak kıtlık girmiş gibi yolda da çok insan yoktu.Allah’a şükür sonunda çok sorun yaşamadık ve yolu bulup Düzce’ye geldik.Meral bir an önce eve gidelim deyince sizi başka yere götüreyim diye ses çıkaramadım açıkçası.Söyleyebildiğim “Meral ben buraya kaç kez geldim ama inan bana bu kadar uzak değil di :-) Eve geldik çay ve pasta faslına geçtik.Keyifle yaptığım pastayı çıkardım.pastamın görüntüsü güzeldi ama Meralin getirdiği hazır pasta daha çok rağbet gördü benim pastada birazcık yumurta kokusu var gibiydi.Meral şu anda benim pastayı yiyorum inan bana o andakinden çok lezzetli ve hiç yumurta kokusu yok.Akşam yemek faslına geçildi.Meral pilavı beğendi.O usta bir ahçıdır eğer güzel dediyse tamamdır ( belkide yemek konusunda beni heveslendirmek için bunu söylemiştir artık bilemiyorum :-) ona sormak lazım .Yemek konusunda bana söylenen arkadaş Merale sor bakalım yemek yapabiliyor muyum,bloğuma uğramasanda belki uğrayacağın tutar :-) )Bunu Merale söylemedim pilavın önce yağı az geldi,yağ ilave ettim bu seferde çok geldi tekrar döktüm ama ortaya gerçekten güzel bir pilav çıktı :-) Yemek konusunda nasıldım artık notu kızlar verecek Peace.sanırım başardım J.Bugünde güzel bir kumpir yapıldı.Yemek fasıllarından arta kalan zamandada sohbet fasıllarına geçildi.Rahat rahat oturalım diye Kutalmışa bilgisayarı verip internette çocuk oyunlarını açtık.Tam sohbete başlıyoruz anneeeee anneeee anneeee diye bir ses .Bu oyunu değiştir, oyun değişiyor. Bu arada balkon ve oda arasında uzun bir koridor var. Meral tekrar yerine dönüyor.Bir kaç dakika sonra anneeee anneeee yada Nilüfer ablaaaaa,Nilüfer ablaaaaa sesi kulaklarda çınlıyor .Artık sıraya koyduk.Meral sen kalk ,Nilüfer sıra sende :-) Diğerlerinin isimlerini ezberlese onlarıda çağırsa diye düşündük ama onları çağırmadı bir türlü.Kutalmış sayesinde internetteki oyunları öğrendim bir ara kendim bile dalıp gittim oyuna.Bol bol eskilerden bahsettik geçmişteki güzel günlerden.
Gördüm ki her şey eskisi gibiydi.Tek fark hepimiz farklı illerdeydik,eskisi gibi her gün beraber değildik,biri evlenmiş ve birde çok tatlı bir çocuğu olmuştu ( maşallah ) ama değişmeyen en önemli şey bizim dostluğumuzdu. Arada birkaç saatlik yol olup sürekli gidip gelemesekte sevinçlerimizi,üzüntülerimizi paylaştık. ( ıcq ve msn sağolsun ).Yeri geldi ablam oldu,yeri geldi ailem kadar yakın oldu pek çok şeyi paylaştığım ve bloğa başlamama sebep olan Meral ve arkadaşım Figen; zaman çabuk ilerledi,yerler değişti,durumlar değişti ama değişmeyen sabit kalan en önemli ve hep böyle de kalması gereken birbirimize olan sevgimiz ve dostluğumuz asla değişmedi.
Zaman insanlardan ne alıp götürürse götürsün eğer o dostluğun temelini sağlam attıysanız,o temel kolay kolay yıkılmıyor;şartlar,konumlar ne kadar değişirse değişsin.

Ve bunu başardığımızı bir kez daha gördüm.Herşey mükemmeldi arkadaşlar en kısa zamanda tekrar bir arada olmak dileğiyle....
posted by Nilüfer at 12:34 ÖS

11 Comments:

ay özendim valla okurken.ne kadar..
allah hiç bozmasın dostluğunuzu

4:05 ÖS  

Hımmm...
Bu yemek kısmı güzeldi :)
Ama daha da güzel olanı, senin mutlu olman...

11:18 ÖS  

Canım arkadaşım benim
haftasonum gerçekten güzel geçti çok teşekkür ederim tekrar. eskisi gibi toplanmayı çok özlemişim. Ama yazını okuyunca herkes ne memnuniyetsiz biriymiş bu Meral diyecekler gibime geliyo ya. Bi tek yol konusunda mızmızlandım o da yolların her 200 metrede doğalgaz çalışmasından kazık olduğundan be gülüm yoksa jet hızıyla götürürdüm ben sizi. Ben balık sevmediğim için bir balık için o kadar yola gitmeye değmez dedim bikere :-P Muratın götürdüğü yere de bidaha gidelim dese gitmem. Ya bu alabalık lokantalarını niye şehirden bu kadar uzağa kurarlar ki...
Yemekler de çok güzeldi. Hele o kumpirine bayıldım kız hala açlık hissetmiyorum o kadar yenir mi dimi.
Figenle benim rejimimi bozmamıza neden oldun bu hafta 2 kat fazla bisiklete binmem gerek.
Pilavın da çok güzeldi diğer yemekler de. Ne arada yaptın görmedim bile.
Ama çok yemek yapmışsın. biz fil miyiz kız kendin tabi çöp gibisin. Biz Figoş la az tontonuz bizi doymaz zannettin di mi
Kaldı o kadar yemek. Buzluğa koy birazını unutma dolapta dökülmesinler yazık. Ya da dağıt komşulara.
Keşke diyom akşam biraz daha otursaymışız hazır bizim bıdık uykudayken. Gerçi sabah o kadar erken kalkacağını bildiğim için yatalım dedim ben ama yine de 1 saat daha oturabilirdik :-)
En kısa zamanda tekrar kızlar partisi yaparız inşallah. Şu sınav bi geçsin geçip kalmam hiç mühim değil bidaha toplanalım. Bu sefer de Figoşa gideriz olmazsa. Bize pırasalı börek yaptırırız. Olmaz mı kız Figoş?
Öptüm güzelim. Herşey için tekrar teşekkürler

11:22 ÖS  

canımmmmmmmmmm allah dostluğunuzu hiç bozmasın inşallah:) dostluklar kolay kazanılmıyor..ama çok kolay kaybediliyor:( ellerine sağlık yaptığın yemeklerin güzel olduğuna eminim:)) çok güzel bir hafta sonu olmuş ne güzel:);) öptüm seni canımın içi:)) hadi bakalım sana bugün ilk iş gününde(izinden sonraki;))kolaylıklar dilerim:))
öpüdün:))

11:31 ÖS  

yazını okudum da gerci zehra peace okuyun demişsin:)

can dündarın bir yazısı var onu paylaşmak isterim senle dostluk adına

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; "Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı... Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları, ...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz... Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
* * * * *
Böyle bir dostum var benim. Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim. Kuşağımın en iyisiydi hilafsız... Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu... Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük. Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk. Buluştuk geçenlerde... Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:
"- N'apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti. İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba? Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi... Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi... Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik. Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik. Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...
"- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
* * * * *
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın... Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri... "Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli... Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz: "Bunu da aşacağız! İmza: Bir dost!.."

12:52 ÖÖ  

buarada kayhan yazın çok ama çook güzeldii:)) benimde böyle dostlarım var;) o yüzden çok ama çook mutluyum:))allah bozmasın ve herkese kendini kendinden çok seven dostlar versin:)) canımmmmmmm nilüferrr özledim seni nerdesinn:)) mail atmayı unutma handan'a:)))))) kocamannn öpüldünüss:))

9:50 ÖÖ  

Ya bu şarkı ve sağdaki resim çok güzel. uyuşmuş huzur doğuyor içime

11:38 ÖÖ  

Nagihan; Meral ile birgün toplandığımızda senide arayalım sende bize katıl,seni aramızda görmekten mutlu oluruz...

Sağol Hasan abim,Allah böyle mutlulukları cümlemize nasip etsin.Sanada mutlulukların en güzelini versin :-)...

Meralim ne söyleyebilirim ki.Çok güzel,keyif verici bir hafta sonuydu.Herşey eskisi kadar çok güzeldi.Bu konuda sana çokkkkk şey borçluyuz.En kısa zamanda tekrar tekrarlamak dileğiyle.Bu seferde pırasalı börek için istikametimiz Bolu :-)

Amin Zehra.İnşallah birgün seni ve Peacede ağırlarım.Ne zaman isterseniz misafirim olun...

Kayhan harika bir yazıydı.Can Dündar'a ve bu yazıyı sayfama taşıyan sana teşekkürler.Bende bu yazıya karşılık bloğumda daha öncede yayınladığım Can Yücel'in şiirini tekrar yayınlayayım.Bu blogta insanlara huzur verebiliyorsak ne mutlu bana :-)

DOSTLAR IRMAK GİBİDİR

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz.
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan...

Can Yücel

Olsun Peace ilk yorumu yazmasanda sorun değil,zaten her zaman yanımda olduğunu biliyorum kardeş.Eğer gelirsen sanada çok güzel şeyler hazırlamaya çalışırım deneye deneye öğrenecez işte.Sakın kendini üzme.Herşeyin hayırlısı, inan bana çok daha güzel fırsatlar karşına çıkabilir.

12:15 ÖS  

çok güzel bir yazı bu bee.
can yüceli görürsem kutlarım bir ara:)
insan güzel ifadelerle kendini anlatmak istediği şeyleri söyleyebilmesi kadar güel bir şey yok bence.

4:17 ÖÖ  

canımmm inşallah birgün buluşucaz eminimm:))birrtanem benim;))
iyi akşamlar..

9:26 ÖÖ  

yeni bir post bekliyorum seni tembel:) anlasılan seni cok yoruyorlar işde.

12:03 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home