Nilüferce

Çarşamba, Ağustos 17, 2005

KAYBOLAN ADRESİ YENİDEN KURMAK

Bugün 17 Ağustos.Akıllara ilk gelen olay 17 Ağustos İzmit - Gölcük depremi.İnsanlar üzerinde asla unutulamayan ,yüreklerde kalıcı izler bırakan bir olay.Bütün ölenlere Allah’tan rahmet geride kalanlara tekrar başsağlığı diliyorum.Şu anda aşağıda yazılı olayı sizlere aktarmak tesadüf eseri bugüne denk geldi.2 gün önce arkadaşlarımın elinde “ Kaybolan Adresi Yeniden Kurmak” isimli bir kitapçık vardı bende bu kitabı alıp eve giderken otobüste okumaya başladım.Bu kitapta 12 Kasım depreminde yaşanan olaylar kaleme alınmıştı ve herkes kendi başından geçenleri anlatıyordu.Otobüste bu olayları okurken kendimi ağlamamak için zor tuttum.Boğazım düğümlendi.Ateş düştüğü yeri yakar derler ya çok doğru.Adana ve diğer depremlerde bu olayları televizyondan seyrederken bir anda üzülüyorsunuz sonradan unutup gidiyorsunuz ama bu olay sizin başınıza gelince ve kayıplar verdiğinizde acınızı,yaşadıklarınızı asla ve asla unutamıyorsunuz ve böyle felaketlerle karşılaşan insanları çok daha iyi anlıyorsunuz eğer yapabileceğiniz bir şey olursa da yardım etmek istiyorsunuz.Bu kitapta pek çok olay var ve bu kitapta başından geçen olayları aktaran arkadaşlardan bazısını tanıyorum.Bende bu kitabı okuyana kadar bilmiyordum bu olayları ve bu arkadaşların birinden izin istedim kendi olayını sizlere aktarmak için sağolsun kendisi olumlu yanıt verdi.TEŞEKKÜRLER MURAT .Amacım insanların bunları okuyup üzülmesi değil,her şeye karşı daha duyarlı davranılması.Ben ilk okuduğumda bu olayları ilk önce ailem aklıma geldi aynı şeyler benimde başıma gelebilirdi diye düşündüm.Herşeyin değerini çok iyi bilmek gerekiyor.Hafta sonu köye gitmiştim ve köyden ayrılırken kardeşimle tartışmıştım.Bu olayları okuduktan sonra çok pişman oldum.Yarının bize neler getireceğini bilemiyoruz bugün varız yarın yokuz kim bilir ,o halde her şeyin değerini çok iyi bilmem gerektiğini düşündüm.Ayrıca bu olaylara karşı çok duyarlı davranalım kendi başımıza gelebileceğini de unutmayalım sadece üzülmekle kalmayıp elimizden geldiği kadarıyla deprem bölgesindeki insanlara yardımcı olmaya çalışalım.


İnsanlara Yardım Ederken Saygı Duyulmalı
( Murat ATASEVEN )
12 Kasım günü çalıştığım ampul fabrikasından izin alıp,Zonguldak’a tamirdeki arabamı almaya gitmiştim.Bir gün önce,merkezi Sapanca olan büyük artçı şok Kaynaşlı’da da hissedilmişti.Fabrikadan çıkarken benim bölümümdeki arkadaşlara mesaiye kalmamalarını söyledim.Kaynaşlı’ya dönerken balık aldım.Eve telefon ettim, “ Yemek hazırlamayın,balık getiriyorum,” dedim.Hanım, “Ablamlar ağabeyimler gitti,” dedi.Ağabeyimin evi beton,iki katlıydı.Tam Kaynaşlı’ya girişteki köprüde,trafik ışıklarında sallanmaya başladık.İlk önce bana birisi arkadan vurdu sandım.Dönüp arkama aktım.Sonra karşıdaki araçların da sallandığını gördüm.Deprem olduğunu anladım.Işıklardan hareket ettim.Köprünün olduğumuz hiç aklıma gelmedi.Bizim eve bir şey olmayacağını düşündüm.Ev ahşaptı,yıkılsa bile çıkabilirler ,diye düşündüm.Önce ağabeyimler aklıma geldi.Ana yol 2-3 metre havaya doğru patlamıştı.Fay hattı oradan geçmiş.Başka bir geçiş bulduk.Kaynaşlı’nın içine,Merkez Camiinin bulunduğu yere geldik.Cami çökmüştü.Herkes, “ Beni kurtarın” diye bağırıyordu.Ağlayarak ağabeyimin evine koştum,evde bir şey yoktu.Yanındaki evlerin hepsi yıkılmıştı.Sonra kendi evimin yanına çıktım.Eve geldiğimde babam dışında herkes oradaydı.Merkeze geldik,kahveleri aradık,enkazlara baktık.Bana babamın sağ olduğunu,sakatlanan birinin yanında hastaneye gittiğin söylediler.Ama içime bir kuşku düştü..Babam bir fırsatını bulur mutlaka eve haber verirdi.Gece yine kahvenin yanına geldik.Erkek kardeşim,annem ve ben kahveye bakmaya gelirken ,komşulardan birinin enkazın içinde olduğunu gördük.Ahşap çatı çökmüştü,kaldıramıyorlardı.Annem “” Komşulara yardım edin” dedi.Kardeşimle enkazın içine girdik.O ağaçları kaldırmanın imkanı yok,kesmek lazım.Komşu kesim motoru buldu geldi,kardeşimle devam ettiler.Evler kerpiçten olduğu için kerpiç iyice kurumuş,toz olmuş.Orada iki çocuk ve anneanneleri öldü,görünürde hiç yaraları yoktu,tozdan boğulmuşlar ya da korkudan öldüler.Ben babamı aramaya gittim.Babamın altında olduğunu düşündüğümüz binanın tam karşısında tüpçü vardı.Apartmanın alt katındaydı tüpler.Tüpçü,mahallenin ortasında,şehrin göbeğindeydi,kısacası saat bir yerdi.Tüpler patlamaya başlayınca kimse yanaşmadı.Depremden bir gün sonra bile hala soğutulamamıştı.
Depremde evimiz tamamen çökmemişti.O sırada ninem,dedem ,kardeşim,eşim ve çocuğum evdeydi.Kapı girişinde bir tarafta ayakkabılık,bir tarafta gardrop vardı.Sallantıyla dolaplar birbirine girince evdekiler kapıyı bulamamışlar.Kardeşim camı kırıp hepsini dışarı çıkarmıştı.Sürekli sallandığımız için yatakları dışarı çıkardık.Dışarıda kaldık.Babam görünürde yoktu..Tekrar kahvehanenin enkazına gittim.İyice cesaretim kırılmıştı.Babam 1993 yılında trafik kazası geçirmişti,o zamanki hali gözümün önüne geldi.Hastaneye gitmiştim.O kazadan sonra ambulans sesi beni çok ürpertiyordu.Enkaza girdiğimde ,yan taraftaki marketin dolaplarını kahvenin içine girdiğini gördüm.Binaya alttan vurduğunda,duvarlar içeriden patlamış,her şey birbirine geçmişti.Kurtarma ekipleri gelmişti,girdiler.Dayımın çocukları köyden gelmişti;onlar da girdi.Çıkardılar babamı.Babamı oradan battaniyeye koyarak aldık.Bütün aile ,babamın kardeşleri gelmişti.Vücudunda çok kırık vardı,kiriş başına vurmuş.Önce bakmak istemedim.Göstermekte istemediler önce.Sonra “ Bakacağım,” dedim, “ne olursa olsun”.Hayatta en büyük dersi de herhalde o zaman aldım gibi geliyor bana.Ölüm Allah’ın emri,kimsenin yapacak bir şeyi yoktu.Geri de gelmez.Evdekiler için bir çare bulmak lazımdı artık.Çünkü ben ,eşim,annem,yaşlı dedem,ninem ve kardeşlerim tek kişilik bir aileydik artık.O sırada ne bulabildiysek bir şeyler yapmaya çalıştık.İlk önce çadır yoktu.Sürekli yağmurda yağmaya başlamıştı.Ağabeyimin aldığı saç tabakalar vardı önceden.Ben onları alıp götürdüm komşunun bahçesine ,orayı düzenledim üzerini örtüp bir barınak yaptım.O sırada evli ablamda bizimle kalmak zorundaydı.Evleri yıkılmıştı.Böylece yaptığım dört duvar arasında,hepimiz birlikte oturmaya başladık.Bir gece aşırı yağmur yağıyordu.Gece bir binbaşı geldi,tankçıydı zannedersem,kaç kişi olduğumuzu sordu. “Çok kalabalığız,” dedim. “Yeri düzenlerseniz ,sabah size çadır getireceğim,”dedi.Çaresizlik anında çare bulmanın sevincini o zaman yaşıyor insan.Çadırın gelmesi bizi çok rahatlattı.Sabahleyin Belediye’den mıcır aldım.Askerler geldi çadırı kurdu.Çadırda kalmaya başladık.Ablamlar köye gittiler.Bulunduğumuz yere heyelan tehlikesi vardı.Ama orada kalmayı tercih ettik.Merkezde insanların kendilerinden kopup gittiklerini görüyordum.İnsanlar sağduyularını kaybetmiş gibiydi.Herkes,her gün bir şeyden daha fazla alayım diye çabalıyordu.Bu durumdaki insanlarla beraber olmak istemiyorduk.Depremden önce Düzce’de çalıştığım için Kaynaşlı’ya sabah gidip akşam geliyordum.Kahveye gitme alışkanlığım yoktu.Bir akşam toprak kaymaya başladı.Aksilik,kışta çok sert geçiyordu. Rüzgar çıkmış,eşim ,ninem ve dedem korkmuşlar,çadırı bırakıp gitmişler.Ben gittiğimde çadır neredeyse uçtu uçacaktı.O problemleri çok yaşadık.Bir akşam Efdal Ağabey geldi,Belediye Başkanı. “Al çocukları,aşağıda bir yere yerleştirin,”dedi. “ Aşağıdaki insanların yaşadıklarını yaşamak istemiyorum,” dedim.Heyelan da olsa mahallemizde hiç olmazsa kafamız huzurluydu.
Çadırda bu şeklide gün geçirmeye imkan yok,bir şeyler yapmak lazım diye düşündüm.Kriz Yönetimi Merkezine çalışmaya geldim gönüllü olarak..Çalışmaya başlamak istememdeki esas amaç evden,yani çadırdan biraz uzak kalıp,etkilenmemekti.İnsan ne de olsa kendine olan güvenini kaybediyor bunları yaşadıktan sonra.Çalışmaya başladıktan sonra kendime daha çok güven duymaya aşladım.Önce depoda çalışmaya başladım.İnsanlara yardımcı olmak istedikten sonra engel yok.O sırada Kriz Yönetim Merkezinde öğretmenler çalışıyordu.Bir öğretmenimiz seyyar tuvalet kabinlerinin kuruluşuyla görevliydi.Birbirimize takılırdık, “ Hocam isterseniz o işi ben yapayım,” derdim o da “ sen varsan problem olmaz zaten,derdi.Her taraf yıkıldığı için tuvalet ihtiyacı çok önemliydi.Sağolsun o hocamız çok uğraştı,çok faydası oldu.
İnsana saygı duyulan bir yer bardır.İnsana yardım ederken saygı duyulmalı.Depoda çalışırken,aileme kesinlikle yardım almak için kuyruğa falan girmemelerini tembihlemiştim.Yardım gelirse,zaten kapıya kadar gelirdi.İnsanlar hiç ummayacağınız laflar ediyordu. “ Onun aldığın ben alamadım,”diye dedikodu anında başlıyordu.Benden çok ihtiyacı olanların bulunabileceğini düşünüyordum.Gelen yardımları depodan en ihtiyaç duyulan bölgelerden başayıp,beldenin her tarafına dağıtıyorduk.Depodan da yardım geliyordu,vatandaşlarda getiriyordu,adeta zorla bırakıyorlardı.Herkes yine de “ en az alan benim” diyordu.Dediğim gibi ilk önce depoda çalışıyorum,laf gelmesin diye özellikle mahallede en az yardımı alanlardan biri bendim,benim bile adeta stok oluşmuştu.Düşünün,yollara düşüp,yardım toplamaya hiç gitmediğim halde ,benim bile fazlasıyla yiyeceğim vardı.Bir gün eniştemin traktörünü aldık,mahalleden fazla yiyecekleri ve giyecekler toplayıp,köylere götürdüm.Köylerde yıkım yoktu,Kaynaşlı’da merkez dağılmıştı.Köylerde yardım gitti,köylerden insanlarda merkeze inip yardım aldı.Açgözlülük yapanlar vardı ama Kaynaşlı’da talan hiç olmadı.Dükkanlar,marketler yıkılmıştı ama kimse gidip oraları yağmalamadı,bir şey almadı.Yardımın uzaması,esnaf açısından problem yarattı.Kaynaşlı’da yüzlerce dükkan yıkılmıştı,bu insanların dükkanlarını yeniden açmaktan başka yapabileceği bir iş yoktu.
Depoda kısa süre çalıştıktan sonra,bilgisayar kullandığım için Bayındırlık görevlilerinin çadırında işe başladım.Enkaz,hasar tespit işleri çok yoğundu.Sosyal yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı kurulunca da orada görevlendirildim.Çalışırken bir yandan da kendimize bir ev kurmaya başladık.Çünkü çadırımız ev koşullarına dayanamayıp,sürekli çöküyordu.Bir büyük oda,mutfak,banyo bölümü yaptık.onu da iki bölümlü bir prefabrike ekledik.Kurduğumuz bu barınakta ilk yattığım geceyi hatırlıyorum,ev gibisi yok, gerçekten.Daha sonra yine tek katlı,daha kalıcı bir ev yapmayı düşünüyoruz.Vakıftaki görevim bitince sürekli bir iş bulmak istiyorum.Ailem kalabalık.Aileme karşı daha sorumlu olmam gerektiğini hissediyorum.Bir de dedeme ait arsa var.Babam hep o arazide bir iş kurmak isterdi.Ben de onun bu isteğini mutlaka yerine getireceğim.On senedir çalışıyorum,on beş yaşımdan beri dışarıdayım.Artık kendi işimi kurmak istiyorum.Alabalık üretebilirim ya da başka bir şey.Ama önce belki bir süre bir şirkette muhasebeci olarak çalışıp,aileme gelir sağlamam gerekiyor.Babam yeni emekli olmuştu.Rahat edemeden vefat etti.Annemde çok uzun zamandır çalışıyor.Emekliliğine az kaldı.Anneme “Artık çalışmayı bırak,rahatına bak,” diyorum, “ bugünü mutlaka yaşamalısın”.Ailem için var olduğumun bilincindeyim.Onlar için her şeye değer.
posted by Nilüfer at 12:46 ÖS

6 Comments:

sevgili nilüfer
kaybolan adresleri yeniden kurmak demişsin ne kadar doğru düzcede yeniden kurulamadı o adresler bizim evinde adresi değişti allaha şükür can kaybımız olmadı .
allah birdaha yaşatmasın öyle acı günleri
sevgilerimle
gönül topcu

2:12 ÖS  

Toplumumuzda o denli insanlıktan çıkmış kimseler var ki. Onlar yerine ben hayıflanıyorum, utanıyorum!

O insanların gözlerinin içine bakıyorum! Hayır, hayat yok, ölmüşler! Sadece hayvani dürtüler ile yaşıyorlar!

Düşünme yetilerini kaybetmişler; kaybettirilmiş! Aç kalmışlar; bırakılmışlar! Yaşamak için, evlatlarını yaşatmak için hayvanlaşmışlar; hayvanlaştırılmışlar!

Asla hakaret anlamında yargılayıp eleştirmiyorum onları! Onlar zavallı yardıma muhtaç duyan düşünme özürlü kimseler!

Nasıl güzel şeyler bekleyebilirsiniz ki bu kimselerden. Aşağlamak yerine bilmedikleri insani erdemlerden haberdar edelim onları.

Memleketim insanına bakıyorum, ne olacak bu işin sonu diyorum! Hesap verecek kimse çıkmıyor karşıma.

Politika yaparak siyasetcileri suclamayalım; birilerinden bişeyler beklemeyelim, taşın altına kendi elimizi koyalım. Unutmayalım ki bu memleketi biz bu hale getirdik, onu düzeltecek olanlar da bizleriz.

Kendimizi geliştirelim; anlatalım; anlamaya çalışalım olup bitenleri; bilmediklerimizi soralım, öğrenelim; yanlışta olanları zorlamalarda bulunmadan uyaralım!

Bize çok bilmiş desinler, cahil desinler, gerici desinler, filozof desinler, sağcı solcu desinler, kominist desinler üzülüp yılmayalım!

Böylesi insanlar menfaati neye çalışırsa size o lafı söylerler, bir "-ci" "-cu" lakabı mutlaka takarlar!

Bu milletin Murat'lara ihtiyacı var; göbek büyüten para babalarına, sokakta çıplak gezinmekten ar duymayan kızlara değil!

İçsel Kavgam,
Kâzım Mızrak

4:19 ÖS  

Dostum Murat'a ,
Dostum diyorum çünkü o gerçekten hayatta nadir bulunan insanlardan biri....Birgün sohbet ederken bana depremde yaşadıklarını bununla ilgili anısını arkadaşlarınla bir kitapta topladığından bahsetmişti.Kısmet bu ya haftasonu beraber olduğumuz bir seminerde 2.dostum olan onun da bu kitapta deprem anısı bulunan arkadaşım " Kaybolan Adresi Yeniden Kurmak" adlı bu kitabı bana hediye etti.O anda bana anılarını okutmadılar lütfen bizden uzakta biz yokken bunu oku dediler.Seminer bittikten sonra eve gelmek için otobüse binmiştim.Otobüsün kalkışına 5-10 dakika vardı bende önümdeki fasikülleri okumaktan ziyade bu kitabı okumak istedim.İlk olarak Dostum Murat'ın anılarından başladım.Her okuduğum satırda tüylerimin biraz daha ürperdiğini hatırlıyorum.Ve diğer hikayeleri okuma başladığımda ise boğazımda bir düğüm hissettim.Bende depremi yaşayan bir insan olarak ne kadar farklı şeyler yaşadığımızı anladım.Ben maddi kayıplar yaşamıştım onlar ise hayattaki bazı yakınlarını kaybetmişlerdi.Bunun çok daha kötü bir acı olduğunu anladım.Hani 17 Ağustos da televizyonlardan izliyordukya duyarsızca.... insanın kendi tanıdıkları olunca daha başka oluyormuş.O akşam 3 tane ağrı kesici içtim.Depremin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen.Şu an düşünüyorum da o arkadaşlarımı takdir ediyorum, gerçekten şu an bulundukları konum ve yaşam felsefeleri olarak çok büyük bir zoru başarmışlar.Gönül ister ki bu acıları hiç yaşamamak bu tür olayları hiç okumamak......Dostum Murat için ise temennim bundan sonra hayat senin için hep iyi olaylarla dolu olsun ve tüm sevdiklerin senin ile birlikte olsun....
Candostun Sibel

11:53 ÖS  

Arkadaşım okurken benim de aklıma o günler geldi. Allahtan bizde can kaybı olmamıştı. Ama o korkuyu 2 kere yaşamak... 17 Ağustos değil de bizim bölgeyi 12 kasım depremi daha çok etkilemişti. sadece oturduğumuz apartmandan eski evimize taşındık. Komşularımızın hepsi bir yere dağıldılar gittiler. Şimdi yine bir deprem bölgesinde oturuyorum işim yüzünden. Bu beni hep tedirgin ediyor kendim için değil ama çocuğum için

12:12 ÖÖ  

Allah kimseye böyle acılar yaşatmasın. Bilinçli, duyarlı toplum olabilmeyi nasip etsin bizlere...

Arkadaşlar yeterince duygularıma tercüman olmuşlar fazla söze gerek yok zaten.

Murat'lar gibi icraatçı insanların çoğalması dileğiyle...
(ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz...)

12:51 ÖÖ  

Nilüfer, bu acıların tekrar yaşanmaması ümidiyle fakat o günleri unutmadan ve de yaşananları sorguluyarak okudum yazdıklarını.

4:00 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home