Nilüferce
Salı, Şubat 28, 2006
Sevilmek İçin

Suat Tekin'in güzel çalışmalarından biri...
Her zaman karşınızdaki insanlara değer verin.Tabi değer verilmesi gerekenlere ve sizin değerinizi bilenlere ...... :-)))
Pazartesi, Şubat 27, 2006
Teşekkürler Suat Bey
Nilüferce

Nilüferce

Bu haftanın ilk gününde blog konuğum Nilüferce.Onu sizlerle tanıştırayım..Tabi onun yıllarrrr önceki hali.Bugün Nilüferce yani Nilüfer 28 yaşında.Nasıl bir duygu içerisinde aslında o da bilmiyor.Eskiden doğum günleri onu çok mutlu ederdi,ama yaş ilerleyince o doğum günlerinin güzelliği,mutluluğunun kalmadığını fark etti.Ama onu en mutlu eden an pasta fasılları ( burada açık kapı bırakayım Merale duyurulur : Nerde benim pastam :-(( Adapazarına geldiğimde yaparsın değil mi?).
Cumartesi, Şubat 25, 2006
DAĞ RÜZGARLARI

Kaderde:
Senden ayrı düşmekte varmış...
Doğrusu,
Bunu hiç düşünmemiştim.
Seni tanımadan,
Hele,seni böyle deli divane sevmeden önce,
Yalnızlık güzeldir diyordum.
Al başını.....
Kaç bu şehirden.
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara,
Rüzgarın iyot kokularının karıştığı denizlere git.
Git....
Gidebildiğin yere git diyordum.
Oysaki:
Senden kaçılmazmış.
Yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış....
BİLMİYORDUM.
Yinede dayanmaya çalışıyorum işte.
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen.
Geçen bulutlara sarılıyorum ellerin diye.
Rüzgar,
Güzel bir koku getirmişse,
Saçlarını okşayıp gelmiştir diye avunuyorum.
Yaşamak seninle başka bir zamanı....
Bir başka zamanda seni yaşamak.....
Her şeyden önce sensin.
Elbette sen...
Mutlaka sen...
İster uzakta ol,ister yanıbaşımda dur.
Sen ol yeterki bu zaman içinde.
Ben:
Olmasamda olur.....
Seni bir yuımağa sarıyorum yıllardır,yinede bitmiyorsun.
Çaresizliğim gün gibi aşikar.
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin,
İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran.
Sen güneş kadar sıcak,
Tabiat kadar gerçek..
Sen bahçelerde çiçek açtıran,
Sudan, havadan yüce varlık.
Sen,
O tek sevgi içimde.
Sen,
Görebildiğim tek aydınlık.
Bir nefeste benim için al,
Havasızlıktan öldürme beni.
Bulutlara, yıldızlara benim içinde bak.
Susadım diyorsam bir yudum su içmelisin.
Ben yorulduysam,
Sen oturmalısın...
Ellerim, sevilmek istiyor,
Saçlarım okşanmak,
Dudaklarım öpülmek istiyor.
Anlamalısın...
Ağaçların yeşili kalmadı,
Gökyüzünün mavisi yok.
Kim bu çaresiz adam?
Bu kıpkırmızı gözler kimin?
Kaç gecedir uykusu yok.
Gündüzü yok, gecesi yok.
Yok..yok.....
Anladım.
Sensiz yaşamanmaz bu dünyada .
İMKANI YOK....
Beni bunca saracak ne vardı?
Kanıma girecek,
Gözbebeklerime oturacak.
Bir senfoniki,
Kulaklarımdan eksilmeyecek..
Ne vardı,hiç karşıma çıkmasaydın.
Bu kör olası gözler, görmeseydi seni.
Ne vardı, güzelliğini hiç bilmeseydim.
Bir dua gibi bellemeseydim adını.
Ne vardı, bütün gece,
Gözlerimi tavana dikerek seni düşünmeseydim...
(DAĞ RÜZGARLARI...Ümit Yaşar OĞUZCAN)
Çok güzel bir şiir.Çok beğendim.Haydi birilerine armağan edin ...
(Daha önce bu şiiri yayınlamıştım ancak teknik bir sorun nedeniyle silmek zorunda kaldım.Bugün tekrar yayınlıyorum)
Cuma, Şubat 24, 2006
Haydi Cevabı Bulalım...Haydiiii....
Bulmaca doc dosyasını tıklayalım.4.şekilden sonra hangi şekil gelmeli sizce????
Bu soru bana sorulduğunda cevabı bulamamıştım. Size kolay gelsin doğru cevap gelene kadar söylemeyeceğim :-))))
Salı, Şubat 21, 2006
Dal ve Rüzgar

Cumartesi, Şubat 18, 2006
Sedef Çiçeği

Salı, Şubat 14, 2006
Suat Tekin'in Çalışmalarından

Suat Tekin Bey'e çok teşekkürler.Suat Tekin'in yeni sayfasına ziyaretleri bekliyoruz.Sayfanız çok güzel olmuş ,hayırlı olsun....
Cuma, Şubat 10, 2006
Gitmek....

GİTMEK
BUGÜNLERDE herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye,dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor.
Böyle gidiyor işte.
Bir yanımız ''kalk gidelim'',
öbür yanımız "otur'' diyor.
"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira.
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz.
Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal, ben...
Kapiıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
''Sırtında yumurta küfesi olmak'' diye bir deyim vardır;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım.
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçıslar yapabilsek.
Var tabii yapanlar.
Ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif...
Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 09.00, aksam 18.00.
Sonra başka mecburiyetler.
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanin bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani.
Ne saçma.
Bahar midir bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun...
İstemek de güzel
Can Yücel
Çok güzel bir şiir.Can Yücel'in de dediği gibi pek çok insan gitmek istiyor.Bazen bu gitmelere öyle ihtiyaç duyabiliyorsunuz ki ...